Bir toplumu egemenlik altına almak için işgal etmeye gerek yoktur.Önce dilini değiştirirsiniz.Dil değişince düşünce şeklide değişir.Düşünce şeklini istediğiniz biçime sokunca artık o toplum istediğiniz kıvama gelmiştir.İstediğiniz kalıba sokar ve istediğiniz gibi kullanırsınız.
Düşünce biçimimizi istedikleri kalıba soktukları için bizi istedikleri gibi düşünmeye sevk ediyorlar.Sanki dünya iki kutuplu imiş gibi gösterip bizim ona göre bir dünya yönetiminin varlığına inanmamızı istiyorlar.Bizde öyle inanıyor ve dünyayı öyle algılıyoruz.Böylece bizden istedikleri verimi alıyorlar ve istediklerini yaptırıyorlar.
Bunun en açık örneğini “ARAP BAHARI” diye yutturulan olaylarda yaşadık.Diktadörlüğün en daniskasını yaşayan Suud krallığına hiç dokunulmazken (sahte seçimle olsa bile) iktidarı seçimle kazanan Mısır’da binlerce insanın ölümüne neden oldular.
Aynı düşünce biçimini Suriye’de görmek mümkündür.Suriye’de diktatörlük vardı.Bir iç savaş başlatıldı.Bu iç savaşı başlatanlar dış güçlerdi.Bunun başını demokrasinin beşiği olan ABD,AB ülkeleri ve Rusya çekti.Yani demokrat dediğimiz ve ilkelerini göğe çıkardığımız çağdaş! ve ilerici ülkeler,Suriye’de insanların birbirlerini boğazlamaları için gerekli zemini hazırladılar.İç savaş başladığı zaman ben bu savaşın uzun süreceğini ve işin içine tüm İslam coğrafyasının katılması için gerekli çabanın gösterileceğini yazmıştım.Yazdıklarım olduğu gibi yaşanıyor ve yaşanmaya devam etmektedir.
Olay sadece Suriye değildir.Tüm İslam coğrafyasının ekonomik ve psikolojik çöküntüye uğrayarak köleleştirilmesi için uygulanan bir politikanın inceden inceye işlenişini ve hayata geçirilişini izlemekteyiz.Önce Türkiye ve Suudi Arabistan;ardından İran,Irak,Lübnan ve onun ardından da Mısır ve diğer ülkelerin işin içine dahil edilmesi için uygulamaya konmuş bir projeden söz ediyoruz.İran ve Lübnan doğrudan işin içine girdiler.Şu anda İran ve Lübnan Beşar Esad’ın yanında yerlerini almış durumdadırlar.
Başka açıdan baktığımızda;PYD,ABD tarafından desteklenmektedir.Özgür Suriye Ordusu da ABD ve AB ülkeleri tarafından desteklenmektedir.Ama PYD aynı zamanda Esad tarafından da desteklenmektedir.ABD ve Rusya birbirlerine hasım gibi durmaktadırlar.Rusya Esad’ı; ABD ise ÖSO’yu desteklemektedir.Ama ABD ve Rusya birlikte PYD’yi desteklemektedirler.Ayrıca Rusya ve ABD,Türkiye’nin müttefiki olduğunu söylemektedirler.Türkiye’nin kırmızı çizgisi ise PYD’dir.Rusya ve ABD,Türkiye ile müttefik ve dost ama Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan PYD’nin destekçileridirler.Tablo doğru okunduğunda inanıyorum ki oynanmak istenen oyun açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Şu anda sağlanan ateş kes süreci,barışın kalıcı olmasını sağlamak için değildir.Tam tersine tarafların silahlanmasını sağlamak (tüm ağır silahlar satılacak, ekonomik olarak tüm taraflar çökertilecektir.);böylece güçlü bir savaşın olmasına zemin hazırlayarak daha çok insanın ölümüne sebep olacak ortamı oluşturmaktır.
ABD,AB ve Rusya asla düşman değil müttefiktirler.Hiç bir zaman Türk,Kürt,Arap ve Acemlerin;sünni,şii ve ezidilerin özgürlükleri ve bağımsızlıkları umurlarında bile olmadı.Bir tek ortak amaçları vardır.Oda Siyonist Yahudilerin çıkarları ve kurdukları oyunun başarıya ulaşmasıdır.Bunun için ne kadar yerel kavimlerin kanı akar ve güçsüzleşirlerse o kadar başarı sağlamış olurlar.
Buradaki savaş ekonomik savaş değildir.Petrol ve diğer kaynaklar zaten batılıların elindedir.Petrolu millileştirerek ülkesini zenginleştirmeye çalışan Kaddafi’nin başına gelenler herkesin malumudur.Savaş ideolojiktir ve tek amacı vardır:Siyonistlerin kazanması.Bunun için ne kadar fazla kan dökülürse başarıları o kadar artacaktır.Ne kadar insan cesedi çoğalırsa o kadar savaş sarhoşluğu artacak ve naralar yükselecektir.
Bu savaşın ve kanın durması için bir tek çözümü vardır.O da ;tüm kavimlerin ortak hareket etmeleri ve birbirlerini eşit kabul etmeleridir.Mezhep ve kavim taassubu,Siyonistlerin beslendiği ana damarlardır.Şimdiye kadar insanları sağcı ve solcu diye ikiye bölerek birbirlerine kırdırtıyorlardı.Şimdi kavim ve mezhep taassubunu kullanarak birbirlerini öldürtmeye çalışıyorlar.Bu coğrafyada yaşayanlar;bir yabancıya gösterdiği hoş görü ve tolaransı birbirine gösterdiği gün tüm meselelerin çözülür.Daha önce yasak olan bazı değerlerin bu gün serbest olması nasıl topluma olumsuz etki yapmadıysa mezhep ve kavim haklarının özgürce yaşanmalarının önündeki tüm engellerin kaldırılması toplumda çalkantılara ve sıkıntılara sebep olmayacak,tam tersi olumlu bir etki yapacaktır.
Önemli olan birbirimize hoş görüyle yaklaşa bilmek ve karşımızdakinin en az bizim kadar haklarını yaşamaya haklarının olduğunu kabullenmektir.Bunu başardığımız taktirde hiç kimse coğrafyamızda bir oyuna giremeyecektir.Aksi halde daha büyük oyunlara hazırlıklı olmak gerekir.
Coğrafyaya barışın gelmesi için önce her bireyin kendisinin,daha sonra komşusunun değerleriyle barışması gerekir.Aksi halde bu coğrafyada kan ve göz yaşı bitmez.