Memleketimde kadınlar günü nasıl kutlanır bilinmez ama.
Aydınlık saydığımız bu çağda memleketim de kadın olmanın ne kadar zor bir yaşam olduğu aşikardır.
Acı bir toplumsal gerçeğimiz olan kadınlarımız kendi kuralcılık ve baskı politikalarımız nedeniyle bir insanlık onurunun tecrit edilişinin yılarca seyircileri olarak aynı hataları halende yapmaktayız.
Bu orta çağ tutumu ile birlikte memleketimde kadın olmanın ve onların gözüyle bakmak hayata bizden uzak bir duygu olsa gerek üretimdeki katkı ve evdeki işçi gözüyle bakıldığında vasıfsız ve köleliği akla getirmemek ahmakça olur.
Garip ve gerçek olan birçok hayat hikayeleri ile doludur memleketim kadını. Ataerkil düzenin bir malı olmaya yüz tutmuş nasırlı ve emekçidir memleketim kadını
Horoz sesine uyanır.
Çekirgelerin operasıyla uyur on çocuk doğurur her bir işi görür bir makine’dir memleketim kadını.
Çobandır dağda. Tarlada kara sabandır çayırda tırpancıdır memleketim kadını. Erkeğinin malıdır memleketim kadını.
Ömür bitirir bir kırık ayna bir bit tarağıdır karşılık ama onurludur memleketim kadını kimi zaman istemese de bir kum torbasıdır erkeği için vefalı yüreğinde ne acılara yer etse de dilsizdir memleketim kadını sevmenin yasak seçmenin imkansız olduğudur bildiği tek gerçeği sevdaya küskün amansız bir yaşamdır memleketim kadını
Her ne kadar son zamanlarda önem kazanmış haklarına daha azda kavuşmuş görünseler de bu yorumlar genellikle gelişmiş kentlere göre yapılmaktadır. Hala Anadolu da kadınlar ataerkil aile kavramı içersinde ezilmektedir. Haklarına sahip çıkamamaktadır. Çalışma hayatında söz sahibi değillerdir. Kentlerde kadınların eğitim seviyesinin yükselmesi, iş hayatına daha fazla girmesiyle ekonomik özgürlüğüne sahip olması kendi haklarına daha fazla sahip çıkmasına sebep olmuştur. Kendilerini ezdirmemenin bilincine varmışlardır.Şiddete maruz kalmaları durumunda neler yapmaları gerektiğinin bilincindedir. Tabi ki bu yorumlar kentlere göre yapılmaktadır.Türkiye' yi. Anadolu dan soyutlayamayız. Hala Türkiye'nin önünde katletmesi gereken uzun bir yol bulunmaktadır. Kadınlara ve topluma bu bilinç kazandırıldığı oranda şiddetin önüne geçileceği ve toplumun daha ileriye doğru gitmesinin kaçınılmaz olduğu kanısındayım.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
SEVGİLERİMLE
MÜMTAZ TARĞAY
Toprak öyle bitip tükenmez, /dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak,
toprak
ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
oyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
NAZIM HİKMET
Değerli mümtaz kadınlarımızı ne güzel tarifini etmişsiniz aynen size katılıyorum onlar bizim her şeyimizdir.onlarsız bir dünya düşünülmez kadınlarımız zulme baskıya şiddette değil aksine onları başımızın tacını yapmak gerek.Bende 8 mart kadınlar gününü kutluyor güzel paylaşımınızdan dolay sizi yürekten kutluyorum saygılarımla.
Mehmet